Eylül, tüm Güney Ege kuytularının olduğu gibi Datça’nın da en güzel zamanı.
Güneş yakıcı etkisini yavaştan azaltmaya başlarken bu büyük, bu mağrur, bu
nefis yarımada mevsimlerin en etkileyicisine hazırlıyor kendini.
Okulların açılmasıyla birlikte biliyorum daha da çok yer açılacak
kaşiflere. Çocuk sesleri, şezlonglar, valizlerle birlikte arabalara
yüklenirken; şen kahkahalar giderek uzaklaşacak. Ve Datça’nın lacivert suları,
yeşil dağları, bükleri, minik restoranları, balı, bademi; yumuşacık bir sonbaharın
emsalsiz tembelliğine bırakacak kendini bir kez daha.
Her geçen yıl daha da büyüyormuş
gibi geliyor bana Datça. Bu yaz yeni restoranlar, sanat galerileri, yeni küçük
oteller ile daha karakteristik bir havaya bürünmüş gibi sanki. Datça’nın klasik
adresleri ise mönülerini yenilemiş, yerel malzemelerle daha sofistike lezzetler
yaratma peşine düşmüş.
Bakın bu sonbaharda Yarımada’nın büyüsü bize ne fısıldıyor...
Toscana
değil, Datça
Olive Farm Guest House
Olive Farm 1995'te Amerikalı mühendis
Richard Rosenberg tarafından Datça'da 350 bin metrekare arazi üzerinde
kurulmuş. Kuruluş amacı dünyanın en kaliteli zeytinyağı ve yan ürünlerini üretebilmekmiş.
2005 yılında Rosenberg yaşlanınca Olive Farm'ı İstanbullu bir Datça aşığına
satarak memleketine dönmüş. Arazinin tamamı organik tarım sertifikalı. Bugün
Olive Farm bahçelerinde Organik Zeytinyağı, Sirke, Zeytin ağacından ahşap
oyuncaklar, mutfak eşyaları, envai çeşit meyve, bitki ve bunlardan yapılan
doğal reçeller, pekmez, sabun vs. yanı sıra zeytinyağı bazlı doğal bakım
ürünleri, cilt kremleri, saç bakım ürünleri elde ediliyor. Ve ürünlerin tamamı
Türk kullanıcısı ile buluşuyor.
Guest House ise Olive
Farm'ın verimli topraklarında, zeytin, portakal, turunç ağaçları arasında bu
yaz başı açılan, konfor ve doğallığın bir arada olduğu bir butik otel. Daha
kapıdan girince el değmemiş Datça florasının büyüsüne kapılıyorsunuz. Kapıdan
girip ahşap yolları takip ettiğinizde portakal ağaçlarının arasına saklanmış
serin bir havuz karşılıyor ziyaretçileri. Jakuzi, sauna, buhar odası ve
sekizgen formlu, duvarları masalsı vitraylarla örülü kitaplık da bu alanda.
Odalarla çevrili iç bahçenin baktığı alanda ise yaşlı bir zeytin ağacına ev
sahipliği yapan, peynirine kadar her şeyini kendi üreten organik restoran var.
Odaların bazıları çift katlı. Hepsi bahçeli ve klima kullanmaya gerek bıraktırmayacak
serinlikte. Eylül ayında 2 kişilik oda, kahvaltı dahil 100 EU. - Güller Dağı Çiftliği, Reşadiye Mah.
No: 30; 0.252.7128377; olivefarmguesthouse.com
Köyün içinden çıkan sürpriz
Yakamengen Restaurant – Yaka Köy
Yaka, bulunduğu köyün isminden; Mengen ise asırlık, taş
bir yağhane olan binadaki zeytin sıkma mengenesinden geliyor. Sahibi Arda Serim
ve ortağı; aslında İstanbullu 2 yazılımcı. 8 sene önce bu köye gelip yıkık
dökük olan bu yağhaneyi satın almışlar. Emek emek adam edip ortaya yüksek
tavanlı, kocaman bahçeli, Toscana tipi bir taş restoran çıkarmışlar. Mönüde
bademli tavuk, cevizli-paprikalı ezme, havuç borani, şarap soslu antrkot ve
bademli portakal soslu muhallebileri gibi yöresel usullerle hazırlanmış
lezzetler var. – Yaka Köyü 48900; 0.252.7255393;
Her yaz farklı meze
Fevzi’nin Yeri
Datça
Merkez’de, İskele Mahallesi’ndeki Vakıf Bank’ın arka sokağında. Datça’nın
eskilerinden ama eskimeyenlerinden. Meze konusunda kimse üzerine tanımıyor.
Fevzi’nin Yeri’ne her gidişinizde farklı mezelerle karşılaşıyorsunuz. Herkesin
mutlu ayrıldığı bir lokanta. Bu yılki mönüde; yeşil domates turşulu midyeli
pilav, papatya otu, kurutulmuş kalamar, sarımsaklı Tulum ezme, acılı badem
ezmesi, deniz şakağıyı gibi yenilikler var. Çiftlik balığını kapıdan içeri
sokmuyorlar. İsteyene kendi mamulleri nefis gelincikli votka ve lavantalı votka
hazırlıyorlar. İskele Mahallesi, Kumluk Plajı Mevkii; 0 252 7129746; fevzis.com
Palamutbükü’ne farklı bir dokunuş
Le Jardin de Semra
Palamutbükü’nün
salaşlığında, teknelerin yanaştığı minik dalgakıranın tam karşısında. Nefis bir
taş bina ve arkaya doğru uzanan harika bir bahçe. Hiç bilmeden bile gitseniz
farklı mimarisi ve stili ile illaki dikkatinizi çekiyor. Palamutbükü'nün
bilinen en eski yapısı olan Taş Ev, koya adını veren Palamut Ağacının kozmetik sanayinde
kullanılan meyvesinin (Pelit) ticareti sebebiyle 29. yy başından 1960'lara
kadar gümrük binası olarak kullanılmış. Sahibi Semra, önce Fransa’da, sonra İtalya’da okumuş. 3
dil bilen, acayip sevilen, çok komik ve zevk sahibi bir kadın. Mönüde Bademli
Datça salatası, black§white steak, romlu-dondurmalı incir tatlısı gibi tadı
damakta kalan lezzetler var. Nisan ayından Kasım sonuna kadar açık. Yemek
sonrası mojito, gelincik votka, caiprinha içmeye gelen de çok. - Palamutbükü
Liman Karşısı; 0.252.7255296; lejardindesemra.com
Görmeden dönmeyin: Knidos Antik kenti
Türkiye'nin en büyülü yarımadası #Datça...Yarımadanın ucunda yer alan Knidos Antik Kenti, muazzam konumu nedeniyle mutlaka ziyaret edilmeli.Knidos'taki yirmi bin ve on bin kişilik tiyatro, pembe tapınak, kâinat tapınağı, Akropol, Nekropol (mezar odaları) başlıca eserler. Ne yazıktır ki; 1856-1858’de İngiliz arkeologlar kazılarda bulduğu heykel, kandil ve sikkeleri Londra’daki British Museum’a kaçırmışlar. Büyük tiyatronun mermer taşlarını ise Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa; Kahire’deki sarayının inşaatında kullanmış... bugün bize kalan da yıkık bir şehir ve bu nefis manzara... #Datça #Knidos#SeyahatÖzgürlüktür #vsco #vscoturkey #vscotravel
DATÇA’NIN EN İYİ BALCISI
Datça Merkez’deki emniyet binasının tam karşısındaki Canbey iş hanındaki Osman Ballı’dan Datça’nın meşhur kekik balı ve bademinden alın. Bademin çeşit çeşit cinsi var. En makbul olanı “Nurlu Badem”.
EL YAPIMI T-SHIRT; MON DATÇA
MON, ürünlerinin tasarımını ve çoğaltımını elde yapan bir tasarım grubu. Şimdilik 4 tasarımcıdan oluşuyor ve 4’ü de Datça’da yaşıyor: Gökçe Deniz Balkan, Sevil Tunaboylu, Yeşim Endes ve Cem Kaya. El yapımı nefis t-shirt’ler, el yapımı bez çantalar ve rengarenk eşarplar var. MON, 5 Temmuz itibariyle Datça yat limanı girişindeki butik dükkanında ürünlerini satışa sunmuş bulunuyor. Muhakkak ziyaret edile. Atatürk Caddesi Maya Apart’ın altı 90/A Datçawww.facebook.com/mondatca
Görmeden dönmeyin: Knidos Antik kenti
Türkiye'nin en büyülü yarımadası #Datça...Yarımadanın ucunda yer alan Knidos Antik Kenti, muazzam konumu nedeniyle mutlaka ziyaret edilmeli.Knidos'taki yirmi bin ve on bin kişilik tiyatro, pembe tapınak, kâinat tapınağı, Akropol, Nekropol (mezar odaları) başlıca eserler. Ne yazıktır ki; 1856-1858’de İngiliz arkeologlar kazılarda bulduğu heykel, kandil ve sikkeleri Londra’daki British Museum’a kaçırmışlar. Büyük tiyatronun mermer taşlarını ise Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa; Kahire’deki sarayının inşaatında kullanmış... bugün bize kalan da yıkık bir şehir ve bu nefis manzara... #Datça #Knidos#SeyahatÖzgürlüktür #vsco #vscoturkey #vscotravel
DATÇA’NIN EN İYİ BALCISI
Datça Merkez’deki emniyet binasının tam karşısındaki Canbey iş hanındaki Osman Ballı’dan Datça’nın meşhur kekik balı ve bademinden alın. Bademin çeşit çeşit cinsi var. En makbul olanı “Nurlu Badem”.
MON, ürünlerinin tasarımını ve çoğaltımını elde yapan bir tasarım grubu. Şimdilik 4 tasarımcıdan oluşuyor ve 4’ü de Datça’da yaşıyor: Gökçe Deniz Balkan, Sevil Tunaboylu, Yeşim Endes ve Cem Kaya. El yapımı nefis t-shirt’ler, el yapımı bez çantalar ve rengarenk eşarplar var. MON, 5 Temmuz itibariyle Datça yat limanı girişindeki butik dükkanında ürünlerini satışa sunmuş bulunuyor. Muhakkak ziyaret edile. Atatürk Caddesi Maya Apart’ın altı 90/A Datçawww.facebook.com/mondatca
1 yorum
Yazınızı ilgiyle ve beğenerek okudum. Datça'ya iki kez gittim ve çok beğendim. Sayısız koyları, ışıl ışıl denizi, köyleri ve sakinliğiyle beni büyüledi. Yazınızı okurken Datça hakkında bilmediğim kimi bilgileri öğrendim. Gezmeyi, görmeyi, yemeyi ve öğrenmeyi seven biri olarak blogunuzu çok beğendim.. Harika bir anlatımınız var..
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum. Saygılar..