İtalya’nın eski başkenti Torino; görkemli meydanları, lezzet odaklı festivalleri, tematik müzeleri ile her yıl daha çok gezgin tarafından, Avrupa’nın en parlak destinasyonları arasında gösteriliyor.
Ilık bir Eylül sabahı, Torino’da...
Nasıl gidilir?
Türk Hava Yolları geçtiğimiz yıl Mart ayında Torino’ya direkt uçuş
başlattı. Bunu duyar duymaz İstanbul’dan haftada 2 gün karşılıklı yapılan
seferlere biletimi almıştım. Bu kez daha şanslıyım. Çünkü Torino kısa sürede o
kadar beğenilmiş ki; Ağustos ayından bu yana İstanbul’dan Torino’ya her gün, karşılıklı 2 sefer düzenleniyor.
Neden gidilir?
İlk ziyaretimde hem Çikolata Festivali, hem de ¨Slow Food¨ hareketinin ana vatanı olması sürüklemişti beni
Torino’ya. Açıkçası yıllarca bir sanayi kenti olarak bildiğim bu şehre dair çok
fazla bilgim yoktu. Seyahat vakti yaklaşıp araştırmalarım hızlanınca, kalp
atışlarım da hızlanmaya başladı. Çünkü İsmi İtalyancada ¨küçük boğa¨ anlamına gelen, tarihi M.Ö. 28 yılına dayanan bu kent;
pek çok defa kuşatılmış, yıkılmış ve her seferinde küllerinden yeniden doğmuştu.
1720’li yıllarda İtalya Birleşik
Krallığı’nın başkenti olan Torino; o günden sonra hemen hiç bir binası,
meydanı, heykeli, köprüsü bozulmadan günümüze dek ulaşmayı başarmıştı.
Mücadelelerle dolu bir tarih
Torino’da bilinen
en eski yerleşim M.Ö. 218’de Kartacalı
Hannibal’in saldırısıyla yıkılmış. Sezar’ın hükümdarlığı sırasında
yeniden kurulan kent, Savoy Dukalığının
başkenti olduğu 1500’lü yılların ortalarında büyük gelişme göstermiş. 18. yy’da
Sardinya Krallığı’nın başkenti olan
Torino, kısa sürede Avrupa’nın en önemli şehirlerinden birine dönüşmüş. 19.
yüzyılın ortalarında ise İtalyan devletlerinin kralları Birleşik İtalya
konusunu görüşmek için Torino’da bir araya gelmiş. Ve Torino 1861-65 yılları
arasında Birleşik İtalya’nın ilk başkenti unvanını kazanmış. Son yüzyılda ise
hızla sanayileşen kent, İtalya’nın önde gelen üretim merkezlerinden biri olmuş.
Son yıllarda şehrin sanat ve sosyal yaşamına yapılan yeni yatırımlar sayesinde
de Avrupa’nın önemli kültür merkezlerinden biri olma yolunda ilerlemeye
başlamış. İşte şimdilerde dünyanın her yerinden ve Türkiye’den pek çok insan bu
tarih ve sanat kokan kenti keşfe geliyor.
Torino’yu keşfe çıkmak
Torino’da,
ızgara şeklindeki şehir planı sayesinde yön bulmak hiç zor değil. Simetri
harikası olarak anılan şehrin mimarisi ise 2000 yıllık tarihe tanıklık ediyor.
Barok’tan Helenistik’e ve Art Nouveau’ya uzanan bir tarih sunan şehir mimarisi
adeta açık hava müzesini çağrıştırıyor. Via Roma, prestijli dükkân ve kafelerin
sıralandığı ana cadde. Hemen bu ünlü caddeyi takip eden Piazza San Carlo ve Piazza
Castello ise şehrin kalp atışlarını takip edebileceğiniz iki güzel meydan. Torino,
dinsel yapılar ve saraylar açısından da çok zengin bir kent. Savoy Kraliyet
Sarayı tüm bölümleriyle UNESCO Dünya Kültür Mirası ilan edilmiş.
Duomo olarak anılan Rönesans Katedrali, 17. yüzyıl tarihli Palazzo Reale, kaleyi andıran Palazzo Madama, Palatine Kuleleri, Meryem Ana ikonası ile ünlü Santuario della Consolata şehrin görülmeye değer yerlerinden. Torino’nun baş döndürücü enerjisi çoğu kez akşamları bile hız kesmiyor. Bir cafe’de oturup espresso’nuzu yudumlarken akıp giden kalabalığı izlemek, her köşe başında görkemli bir bina ile karşılaşmak, keyifli restoranları, küçük galerileri, kahve dükkanlarını ve şık giyimli Torinolu’ları izlemek bile başlı başına bir deneyim.
Duomo olarak anılan Rönesans Katedrali, 17. yüzyıl tarihli Palazzo Reale, kaleyi andıran Palazzo Madama, Palatine Kuleleri, Meryem Ana ikonası ile ünlü Santuario della Consolata şehrin görülmeye değer yerlerinden. Torino’nun baş döndürücü enerjisi çoğu kez akşamları bile hız kesmiyor. Bir cafe’de oturup espresso’nuzu yudumlarken akıp giden kalabalığı izlemek, her köşe başında görkemli bir bina ile karşılaşmak, keyifli restoranları, küçük galerileri, kahve dükkanlarını ve şık giyimli Torinolu’ları izlemek bile başlı başına bir deneyim.
Ulusal Sinema Müzesi
Mısır Medeniyetleri Müzesi
Şehrin bir diğer etkileyici kültür ve sanat olayı ise Mısır Müzesi’ndeki değerli koleksiyon. Bu sergi, bugüne dek Kahire’nin dışında açılmış olan en büyük daimi Mısır Sergisi.
Via Academia Caddesi’nde yer alan, 5 katlı Museo Egizio’da sergilenen koleksiyon, Mısır Medeniyetinde yaşamı aktaran pek çok biblo, binlerce yıllık papirüsler ve gerçek mumyalar barındırıyor.
Pazartesileri kapalı. www.museoegizio.org
Ulusal Otomobil Müzesi
¨Museo dell' Automobile¨ 170 otomobillik koleksiyonu ve her bir dönemin ayrı ayrı canlandırıldığı nefis renk, ses, ışık, kostüm, dekor oyunları ile dünyanın en geniş koleksiyonuna sahip otomobil müzesi. Ünlü Mimar Renzo Piano tarafından eski FIAT Fabrikası’ndan dönüştürülmüş Lingotto Kompleksi’nde, dev bir konferans salonu, sergiler, alışveriş merkezleri, 10 bin metrekarelik bir gastronomi marketi ile aynı alanda yer alıyor. Müze o kadar ilgi çekici tasarlanmış ki; otomobille yakından uzaktan ilgisi olmayan kadınlar bile (mesela ben) o stanttan bu sergiye; oraya heyecanla koşturuyor. At arabalarının, faytonların hüküm sürdüğü yıllardan başlıyor sergi. At ile sürülen faytonlar, önce buhar gücü ile sonra da içten yanmalı motor ile buluştuğunda dönüşüm başlıyor. Bugün klasikler olarak andığımız dönemler ve sonrasında aerodinamiğin keşfi ile başlayan stil dönüşümler. Lüks arabaların sergisi ile doruğa çıkıyor. Teknoloji en ileri seviyeye ulaştığında ise çevreci otomobiller dönemi başlıyor. Lingotto’ya Torino’nun merkezinden 5 dakika süren bir metro yolculuğu ile ulaşabilirsiniz. Pazartesi günleri kapalı. www.museoauto.itAgnelli Müzesi
Torino'ya metro ile 15 dakika uzaklıktaki Lingotto Mahallesi'nde. Şehir'de en çok etkilendiğim müzelerden biri bu oldu. Fiat Fabrikası'nın kurucusu Agnelli Ailesi, eski fabrika binasını modern bir AVM'ye dönüştürmüş ama çine de muhteşem koleksiyonlarını sergiledikleri bir müze açmayı ihmal etmemiş Ünlü Mimar Renzo Piano tarafından eski FIAT Fabrikası’ndan dönüştürülmüş Lingotto Kompleksi’nde, dev bir konferans salonu, sergiler, alışveriş merkezleri, 10 bin metrekarelik bir gastronomi marketi (eataly) ile aynı alanda yer alıyor. . http://pinacoteca-agnelli.it
Dünyayı değiştirecek hareket burada başladı; Slow Food!
Slow Food; yemeğin malzemesinin nereden geldiği, nasıl yetiştiği, tadını oluşturan etmenleri ve yemek seçiminin
kültürü nasıl etkilediği gibi sorulara cevap arayan bir hareket. Fast Food kültürünün aksine
geleneksel beslenme kültürünün korunmasını, doymanın yanı sıra tat almayı amaçlıyor.
1986 yılında, uluslararası bir
fast food zincirinin İtalya’ya ilk şubesini açması ile başlayan tepki sonucu,
bir avuç gönüllünün girişimi ile Piomonte Bölgesi’nde başlatılmış. Bugün 100
binden fazla üyesi ve Dünya genelindeki 1,300 şubesiyle insan sağlığına en çok
önem veren sivil toplum kuruluşlarının başında geliyor. Torino’nun her yerinde,
malzemelerini organik pazarlardan seçen, katkısız ve doğal mönüler sunan Slow
Food restoranı bulmak mümkün.
Festivaller kenti Torino
Torino aslında İtalya’nın Roma’dan önce tarihteki ilk başkenti. İtalya’nın
kuzeyinde olmasına rağmen, Milanoluların snopluğundan çok uzak bir yaşam var
burada. Gelmeden önce 3 günde bitiririm dediğim kent o kadar büyük ve o kadar
dolu ki; 3 koca gün ancak bir kısmını görmeye yetecek.
Torino’nun asıl alemet-i farikası ise 20-25 yıl öncesine kadar sadece sanayisi
ile var olan bir kentten; gastronomi, sinema ve tematik müzeleri ile bugün bir
konsept şehir haline dönüşmesi. Tabi
yeni nesillere adını ilk duyuruşu ise 2006’da ev sahipliği yaptığı Dünya Kış
Olimpiyatları ile olmuş.
Kentte, yıl boyunca Slow Food’tan Toprak Ana
Festivali’ne, Çikolata festivalinden sinema festivaline halka açık pek çok
festival düzenleniyor.
Çikolata festivali; kalpleri yumuşatır!
Beni Türkiye’den alıp buralara atan, sadece 12 yıl içinde dünyanın en
önemli çikolata festivali haline gelen “Festival
di Ciccolato”. Buraya dikkat! Fuar demiyorum. Tüm şehrin sokaklarına
yayılmış, halk için yapılan bir festivalden bahsediyorum.
Önceleri sadece Torino ve Kuzey italya’dan çikolata üreticilerinin
katıldığı festivale; kısa bir zaman içinde halktan ve turistlerden büyük talep
olduğunu gören dünya markaları da katılmaya başlamış.
Geçen yılın bilançosu ise şu... Festivalin düzenlendiği 2 hafta içinde
resmi rakamlarla 560 bin, gayrı resmi rakamlarla 700 bin ziyaretçi! Üstelik bu
yıl da Avrupa’daki krize rağmen; durum pek farklı değil. Otellerde yer bulmak
imkansız, restoranlar ağzına kadar dolu, şehir, caddeler, sokaklar, mağazalar
cıvıl cıvıl.
Torino Festival Takvimi
Ocak
·
Yeni
Yıl Konserleri
Şubat
·
Automotoretro:
Vintage Otomobiller Festivali
Mart
·
CioccolaTO:
Uluslararası Çikolata Festivali
·
Piemonte
Paylaşım Festivali: Kültürel seminerler, work shop’lar, konserler.
Nisan
·
Torino
Uluslarası Tiyatro Festivali
·
Torino
Uluslarası Tango Festivali
·
Uluslararası
Turino Maratonu
Mayıs
·
Turino
Uluslarası Kitap Fuarı
Haziran
·
San
Giovanni Festivali: Her yıl 24
Haziran’da şehrin tüm sokaklarında kutlanan tarihi kostüm festivali.
Temmuz
·
Kültürler
Arası Sanat Festivali: Etnik Dans ve
Tiyatro Festivali.
Ağustos:
·
Farklı
Kimlikler Festivali: Uluslararası Yemek ve Müzik Festivali.
Eylül
·
Musica
: 80’in üzerinde elektronik jazz, pop, tekno pop konserinin gerçekleştirildiği
ünlü festival.
Ekim:
·
Toprak
Ana (Terra Madre) Festivali: Her yıl yaklaşık 150 bin ziyaretçinin katıldığı,
benzersiz gurme lezzetler festivali.
Kasım
·
Artissima:
Dünya üzerinden 200’ün üzerinde yeni galerinin katıldığı sanat ve enstelasyon
festivali.
·
Luci
d'Artista –Kış boyu Torino’nun önemli binalarının girişlerinde sergilenen
heykeller festivali.
Aralık
·
Yeni
Yıl Marketi – Yerel yiyeceklerin, süs ürünlerinin ve yeni yıl
hediyeleliklerinin sergilendiği açık hava pazarı.